English French German Spain Italian Dutch Russian Portuguese Japanese Korean Arabic Chinese Simplified
.

Organ nakli yapılan hastalar hangi ilaçlari içer



Organ nakli sonrası immunsupresyon tedavisi indüksiyon ve sürekli tedavi olarak ikiye ayrılabilir. İndüksiyon tedavisi organ nakli öncesinde ve sonraki bir hafta içersinde
uygulanır. Bu tedavide amaç bağışıklık sistemini güçlü bir şekilde baskılamak ve yeni gelen yabancı dokuya karşı bağışıklık sistemini duyarsız olmasını sağlamaktır. Bu ajanlar aynı zamanda nakil sonrası red gelişmesi durumunda organ reddinin tedavisinde de kullanılır. Bu ilaçlar sayesinde organ reddinin tedavisinde de bugün için oldukça başarılı bir duruma gelinmiştir
Sürekli immünsupresyon tedavisi organ nakli ile başlar ve organ fonksiyonu sürdüğü sürece devam eder. Bu ilaçların önemli yan etkileri de bulunmaktadır. Bu sebeple immünsupresyon tedavisi alan hastalar zaman içersinde kullandıkları ilaçların özelliklerini çok iyi öğrenirler. Bu ilaçların gerektiğinde kan düzeyleri ölçülerek gerektiğinde ise yan etkileri değerlendirilerek uygun dozları tespit edilir. Bu ilaçların kullanımında üç yıl beş yıl sonra bile aksaklık olması durumunda red riski vardır. Sürekli immünsupresyon tedavisi genellikle üçlü ilaç tedavisi ile yapılır. Aşağıdaki tabloda sürekli kullanılan bağışıklık sistemi baskılayan ilaçların etki mekanizmalarına göre sınıflandırılması görülmektedir.
  1. İnflamasyon İnhibisyonu
· Prednisolone (Decort, Deltakortil)
  1. Sitokin transkripsiyonu inhibisyonu
· Siklosporin (Sandimmun, Neoral)
· Tacrolimus (Prograf)
  1. Nükleotid sentezi inhibisyonu
· Azatiopürin
· Mychophenolate Mopheteil (Cellcept)
· Myfortic
  1. Büyüme faktörü sinyal transdüksiyonu inhibisyonu
Sirolimus (Rapamune)
Bu ilaçlar genellikle iki - üç ilacın bir arada kullanıldığı protokoller şeklinde kullanılır. Bu tabloda immünsupresyon ilaçlarının etki mekanizmalarına göre sınıflandırılarak size sunulmasının sebebi ikili üçlü kombinasyonlar şeklinde bu ilaçlar kullanılırken ana prensip olarak etki mekanizmalrının göz önünde bulundurulduğunun açıklanmasıdır. Garklı etki mekanizması olan ilaçların birlikte kullanılmasıyla değişik etki mekanizmaları ile bağışıklık sistemi daha güçlü bir şekilde baskılanabilmektedir. Örneğin prednisolone ve siklosporin etkili bir protocol iken, siklosporin ve tacrolimus birlikte kullanılmaz. Birden çok ilaç kullanılmasıyla ilaçlar daha düşük dozlarda alınır ve bu sayede etkin bir immünsupresyon sağlanırken, ilaçların yan etkileri azaltılmış olur. Karaciğer nakli sonrası genellikle ayrı etki mekanizması olan iki ilaç böbrek ve pankreas nakli sonrası üç ayrı ilaç kombinasyonu ile immünsupresyon tedavisi uygulanır. Genellikle kullanılan üçlü ilaç protokolleri;
1- Steroid(prednisone)
2- Neoral(Siklosporin) veya Prograf (Tacrolimus)
3- Cellcept(Mycophenalate), Myfortic veya Rapamune(Sirolimus) olabilir.
Organ reddi büyük oranda ilk bir yıl içersinde gözlenir ve bu süre içersinde özellikle ilk altı ay çok önemlidir. Kullanılan ilaçlar Nakledilmiş bir organı korumak için gereken bağışıklığı baskılayıcı ilaç miktarı ameliyat sonrasındaki ilk aylardan sonra düşer. Yine de bağışıklığı baskılayıcı ilaçlar trasplantasyondan sonraki bir çok yıl boyunca gereklidir. Ve hiçbir zaman doktorunuzun izni olmadan dozları atlamamalı ve ilaç miktarını düşürmemelisiniz. İndüksiyon ve Rezeksiyon tedavisinde kullanılan ajanlar aşağıdaki tablolarda verilmiştir.
İndüksiyon(Başlangıçta) kullanılan İlaçlar
1. İnflamasyonun inhibisyonu
· Prednisolone (Decort, Deltacortil)
2. İnterlökin-2 reseptör inhibitörleri
· Basiliximab (Simulect)
3. CD3 reseptör blokajı
· OKT3
4. Anti-lenfosit immunglobulinler
· Antitimosit globulin (Thymoglobulin)
· Antilenfositik globulin
Rejeksiyon Tedavisi
- Metilprednisolone
- Antilenfosit Globulin
- Antitimosit Globulin
- Orthoclone OKT3
- Kortikosteroidler (Prednisolone)
Tüm bağışıklığı baskılayıcı ilaçlar bazı yan etkilere neden olabilmektedir. Ekibimizin tecrübesi ve dikkatli takibi sayesinde bağışıklığı baskılayıcıları ilaçlardan oluşan kombinasyonlar ideale yakın bir bağışıklığı baskılama düzeyini sağlarken, yan etkileri ve aşırı baskılama sonucu enfeksiyon gelişmesi problemleri ile karşılaşılması önlenebilecektir.
BAĞIŞIKLIĞI BASKILAYICI İLAÇLAR
Kortikosteroidler (Prednisolone)
Kortikosteroidler immunsperif sistemin çalışmasında ve inflamasyon cevabının oluşmasında pek çok basamağa etki ederler. Kortikosteroidler organ reddini önlemek için ömür boyu kullanılabilirler. Kortikosteroidler böbrek üstü bezlerinden doğal yollardan üretilir ve çoğu dokunun normal fonksiyonu için gereklidir. Vücut 24 saatlik bir ritm içinde kortikostroid üretir; sabahın erken saatlerindeki en yüksek konsantrasyonu gün boyunca bir düşüş izler işte bu nedenle sabahları ilk olarak kortikostroid ilaçlarınızı almanız gerekir. Böylece vücudunuzun doğal ritmini yakalayabilirsiniz. Bazı hastalar kortizonu sabahları tek doz bazıları da sabah akşam olmak üzere iki kere alabilirler. Kortikosteroid dozunuz kilonuza, tıbbi durumunuza ve transplantasyondan beri geçen zamana göre hesaplanacaktır. Tabletleri öğünler ile birlikte alınız. Tabletleri eğer günde bir kez alıyorsanız; sabahları kahvaltı da alınız.
Steroidler genel olarak organ naklini önlemek amacıyla ömür boyu kullanılırlar. Kısa süreli ve yüksek dozda ise rejeksiyon (organ reddi) tedavisinde kullanılırlar. Kortikosteroidlerin uygun ve dikkatli kullanılması sonucunda bu komplikasyonları, bu yan etkileri minimale indirilebilir. Kortikostroidler genellikle siklosporin veya takrolimus ile kullanılırlar. Steroitlerin birden bire kesilmesi sonucu hastanın kendi adrenal bezinden yeterli miktarda steroid üretilememesi sonucu steroid yonksunluk semptomları ortaya çıkabilir. Bu semptomlar kas ağrıları, baş ağrıları, ve halsizliktir. Bu şikayetleri olan hastalarda steroid doz yavaş yavaş düşürülerek zaman içerisinde kesilmelidir. Sabahları ilk olarak kortikostroid ilaçlarınızı almalısınız.
Kortikosteroidlerin tüm sistemler üzerinde etkisi olması sebebi ile yan etkileri de herhangi bir organ sistemi üzerinde ortaya çıkabilir. Kortikostroidlerin kısa süreli yan etkileri Enfeksiyona karşı artan yatkınlık, yara iyileşmesinde uzamalar, ateş ve enfeksiyonun diğer belirtilerinin baskılanması sayılabilir. Santral sinir sistemi etkileri; aşırı güçlülük hissinden ciddi depresyona kadar değişken olabilir. Santral sinir sistemindeki yan etkiler genellikle dozun azaltılması ile azalır. Kan şeker üzerindeki etkileri sonucu steroide bağlı diyabet hastalığı ortaya çıkabilir. Veya daha önce bulunan şeker hastalığındaki kan şekeri daha zor kontrol edilebilir hale gelebilir.
Uzun dönemde kortikosteroidlerin yan etkileri,ihtiyaç duyulan toplam tedavi dozu ile ilişkili olma eğilimi gösterir. Steroide bağlı en sık komplikasyon osteoporoz gelişmesidir. Kemik olaşmasını direkt olarak önlemesi sonucu kemik matrixi ve kemiklerin minerilizasyonu azalır. Aynı zamanda bağırsaklardan kalsiyumun absortizosyonunu önleyerek kemiklerin erimesi indirekt olarak da arttırır. Kemiklerde ki bu erime sonucu vertebra da kompresyon kırıkları diğer kemiklerde kırılmalar gözlenebilir. Korkostreroidlerin uzun süre kullanılması sonucu fırsatçı enfeksiyonlar (aspergillus, pnömosistitis carinii, herpes enfeksiyonları) ortaya çıkabilir.
Dozaja bağlı olarak kortikosteroidler, aşağıdakilere sebep olur.
*Vücut yağı dağılımında bir kayma (Ensede yağlanma - şişkin yanaklar,kamburlaşmış sırt)
* Kemik incelmesi ve zayıflaması,kas güçsüzlüğü
* Yüksek kan basıncına artan eğilim
* Deri kalınlığında azalma ve kolay berelenmeye yatkınlık
* Diyabet
* Gözde katarakt
* Aknede ya da yüz tüylerinin büyümesinde bir miktar artış
* İştah artışı ve sonucunda kilo alımı
* Gastrointestinal yan etkiler, ülser veya göğüs yanması
Bu yan etkiler listesi oldukça korkutucu gözükse de,bugünlerde organ reddini engellemek için kullanılan düşük dozdaki kortikosteroidlerle bu kötü yan etkilerin geçmişe göre çok daha az görüldüğünü vurgulamak gerekir.Diğer bağışıklığı baskılayıcı ilaçlarla kıyaslandığında kortikosteroidler bazı avantajlara sahiptir: kemik iliğini baskılamazlar,diğer ilaçlarla kombinasyon içinde kullanılabilirler ve nakledilen organ üzerine doğrudan toksik etkileri yoktur. Kortikosteroidler diğer ilaçlarla kombinasyon içinde kullanılabilirler.
Siklosporin (Sandimmune / Neoral )
Silklosporin steroidlerden sonra organ nakline giren en önemli ilaç gurubudur. Siklosporin immunsipresyon protokollerine 1980'li yıllardan itibaren girmesiyle red oranları ciddi oranda düşmüştür. Siklosporin T- hücrelerinin ( bir akyuvar türü) etkinliğini engelleyerek etki gösterirler; Siklosporin genelde kortikosteroidler ve diğer ilaçlar ile kombinasyon içinde oral olarak verilir.
Siklosporinin en önemli özelliği oral olarak alındıktan sonra bağırsaklardan emilerek kana geçişnini çok kolay etkilenmesidir. Eskiden kullanılan sandimum preparatı yerine günümüzde kullanılan neoral preparatı ile bu problem bir miktar giderilebilmiştir. Siklosporin yağda çözünebilme özelliği ile karaciğer fonksiyonları bozulmuş ve artmış serum bilirubin düzeyi durumlarında veya enterohepatik dolaşımı sebebi ile bir safra tüpü bulunması durumunda serum düzeyleri çok çabuk etkilenebilir. Ayrıca yaşla da siklosporinin kandan temizlenme oranı değişikliğe uğrayabilir. Pediatrik hastalar siklosporini yetişkinlere oranla vücutlarından daha çabuk atabilirler.
Siklosporinin tercih edilen kullanımı oral preparatıdır. Genel kullanım dozu 10 - 20 mgr/kg dır. Siklosporin günde iki kez düzenli olarak 12 saatte bir alınmalıdır. Siklosporinin kan düzeyi ölçümü etkilerinin değerlendirilmesi için son derece önemlidir. Siklosporin yüksek doz alındığında böbreklerinize ciddi hasar verebilir, ellerde uyuşma ve titreme yapabilir. Düşük doz alındığında ise organın reddine sebep olabilir. Siklosporinin kan düzeyinin ölçülebilmesi için en uygun zamanlama ilaç alındıktan iki saat sonraki kan düzeyidir. Siklosporin kan düzeyi ölçümlerinde bir gece önce uygun vakitte ilacın alındığından emin olunması sabah ilaç alındıktan tam iki saat kan düzeyinin verildiğinden emin olunması gerekmektedir. Bu zamanlama içerisinde 5 dk.lardan daha zaman hatası yapılmamasına dikkat edilmesi ve önem verilmesi gerekmektedir. Dozunuz kilonuza, kan düzeylerinize, tıbbi durumunuza, laboratuar test sonuçlarına ve herhangi bir yan etkinin varlığına göre hesaplanacaktır. Operasyon sonrası ilk bir ayda haftada iki kez serum düzeyi kontrol edilmelidir. Bu takip gittikçe seyrekleştirilir ve altı ay sonra ayda bir kez düzey takibi yeterli olur. Siklosporinin sanimmune dışında yeni bir formülü vardır.
Siklosporinin en önemli böbrekler üzerine olan etkisidir. Böbrekler üzerine olan etkisi serum düzeylerine bağlı olarak artar. Yüksek doz siklosporin alınması sonucu böbrek yetmezliği gelişebilir. Dozun azaltılması ile böbrekte gelişen hasar geriye dönebilir. Siklosporin aynı zaman da karaciğer üzerine de toksit etkiler gösterebilir. Dozun yüksek olduğu hastalarda karaciğer enzimlerinde yükselme olabilir. Bunlardan başka siklosporin kullananlarda; ellerde titreme ,uyuşukluk, kas güçsüzlüğü, aşırı sıcaklık değişikliklerinde artmış duyarlılık, epilepsi gibi çeşitli nörolojik etkiler oluşabilir. Siklosporinin aşırı yüksek dozlarda kullanımını önlemek için genellikle daha uygun dozlarda birkaç ilaç ile kombinasyon şeklinde kullanılması uygundur.
Siklosporinin böbrekler üzerine etkisi dışındaki bazı yan etkileri şunlardır:
- Yüksek tansiyon
- Dişet kalınlaşması
- Kan yağlarında artış
- Kıllanmada artış
- El titremesi (Tremor)
- Diyare, kusma ve bulantı gibi gastrointestinal sorunlar
- Karaciğer fonksiyon bozuklukları
- Baş ağrıları
Bu yan etkilerin çoğu Siklosporin dozu düşürülünce azalacak yada yok olacaktır. Muhtemelen bu yan etkilerin hepsini birden ya da en azından çoğunu yaşamayacağınızı zamanla aldığınız doz düştükçe daha azının ortaya çıkacağını unutmayınız. Siklosporin sık kullanılan birçok ilaçla etkileşim gösterir. Herhangi bir yeni ilacı almadan önce her zaman doktorunuz yada transplantasyon ekibinizin onayını alınız.
Prograf (Takrolimus)
Siklosprin gibi takrolimus da T-hücrelerinin işlevini bloke eder ve bunların karaciğerinize saldırarak zarar vermesini engeller. Tacrolimusun yapısı farklı olmakla birlikte farmokolojik olarak siklosporine çok benzer bir etki gösterir. İlaç başına etkisine oranla tacrolimus siklosporine oranla 10 ila 200 kat daha etkili bir ilaçtır. Uzun dönem kullanıldığında tacrolimus ile siklosporin arasında önemli bir fark olamadığı ortaya çıkmıştır. Ancak Tacrolimusun uygun dozlarda kullanıldığında akut rejeksiyonu önleyebilecek etkinlikte olduğu ortaya çıkmıştır.
Tacrolimusta siklosporin gibi serum kan düzeyleri ölçülerek kullanılmadır. Bu sayede yan etkileri önlenir ve etkin serum düzeyleri olası sağlanır. Tacrolimus 12 saat aralarla iki doz halinde alınmalıdır. Takrolimus'un 1 ve 5 mg'lık tabletleri bulunur. Tacrolimus için serumdaki düzeyi ölçüleceği zaman kan 12 saat sonra tam bir sonraki hap alınmadan önce verilmelidir; yani sabah 08:00 akşam 08:00. Tacrolimus ilacını alan bir hasta sabahleyin sabah 08:00' de ilacını almadan önce kanını verecektir. Yanınızda ilacınızı getirmeyi unutmayınız ki,kan testini yaptırır yaptırmaz içebilirsiniz. Dozunuz kilonuza,kan düzeyinize,tıbbi durumunuza,laboratuar test sonuçları ve herhangi bir yan etkinin varlığına göre hesaplanacaktır.
Tacrolimusun yan etkileri Siklosporin ile aynıdır. Ancak şeker hastalığı oluşturabilecek etkisinin daha fazla olduğu değerlendirilmiştir. Ajanların birinde görülen yan etkiler diğer ajanlara geçildiğinde gözlenmeye bilir. Takrolimusun yan etkileri şunlardır:
  • Böbrek fonksiyonlarında bozukluk
  • Yüksek tansiyon
  • Uyku düzensizliği
  • Bir miktar yükselmiş kan şekeri düzeyleri
  • Ellerde ve ayaklarda uyuşukluk ve karıncalanma
  • El titremesi (tremor)
  • Baş ağrıları
Bu yan etkilerin çoğu takrolimusun dozu düşürülerek ortadan kaldırılabilir ya da azaltılabilir. Muhtemelen bu yan etkilerin hepsini birden ya da en azından çoğunu yaşamayacağınızı ve zamanla aldığınız doz düştükçe daha azının ortaya çıkacağını unutmayın.
Transplant ekibiniz ilacınızı siklosporinden takrolimusa veya takrolimustan siklosporine değiştirebilir. Bu devam eden doku reddini engellemek veya yan etkileri ortadan kaldırmak amacı ile yapılır. Takrolimus ve siklosporini aynı anda asla almayınız.
Takrolimus sık kullanılan birçok ilaçla etkileşim gösterir. Herhangi bir yeni ilacı almadan önce her zaman doktorunuz yada transplantasyon ekibinizin onayınızı alınız. Bunlara eczanelerden reçetesiz olarak alabileceğiniz ilaçlar da dahildir..

Mychophenolate (CELLCEPT)
Mychophenolate 1995 te kliniklerde kullanıma başlanmış antiproliferatif bir ajandır. DNA sentezinin pürin bazlarının sentezindeki bir enzimi inhibe ederek hücrelerin çoğalmasını önleme özelliğine sahiptir. Bu işlemi özellikle vücuttaki bağışıklık sisteminden sorumlu lenfasitsitlerde bulanan DNA sentezi üzerinde yaparak lenfositlerin atarak bağışıklık sisteminde reaksiyon oluşmasını önlerler. Bağışıklık sistemi aktivasyonu için yeni lenfositlerin gelişmesinin önlenmesiyle etkili olur. Eskiden kullanılan aztiyoprinden çok daha az yan etkisi ve daga fazla etkinliği olduğundan bu ilacın yerine siklosporin ve kostikostreoidle birlikte kullanıldığında çok başarılı sonuçlar alınmıştır. Bu sayede organ naklinde rejeksiyonun önlenmesinde önemli katkıları olmuştur. Organın reddi aşamasında özellikle bağışıklık sisteminde reaksiyon gelişmesini önlerler. Cellceptin en önemli yan etkisi mide - bağırsak sisteminde bulantı, kusma, diare, peptid ülser gelişmesi ile olur. Ayrıca kemik iliği baskılanmasına bağlı olarak lenfositlerle birlikte eritrosit ve trombositlerin de aşırı derecede düşmesine sebep olabilir. Cellcept serum düzeyleri son derece düzenli seyrettiği için serum düzeylerine bakılmadan kullanılan bir ajandır. Yetişkinlerde sabah akşam 1000 mg. kullanılır. Cellcept bağışıklık sistemini ileri derecede baskılayıp enfeyeksiyon gelişmesine sebep olabilir. Bu sebeple organ nakli sonrası hastalar dikkatli bir şekilde enfeksiyon gelişimi açısından takip edilemelidir.

TOR İnhibitörleri (Sirolimus, Erolimus)
Lenfasitlerin aktive olup proliferasyonunu sağlayan sinyalin önlenmesi prensibi ile etkili olurlar. Bu gurupta Sirolimus (Rapamune) ve Erolimus(Certikan) ilaçları bulunur. Bu ilaçlar farklı bir yöntemle etkinlik gösterdiklerinden genellikle siklosporin veya prograf ve prednisolone ile kullanılırlar yada üçlü protokol olarak kullanılırlar. Sirolimus tacrolimus gibi bir macrolit antibiyotikdir. Hayvan modellerinde tacrolistan 27 kat daha etkin olduğu gözlenmiştir. Sirolimusun neoral ve prograf gibi nefrotoksit etkisi yoktur. Sirolimusun yan etkileri, lokopeni trombositomeni, ağızda aft gelişmesi ve yara iyileşmesinin yavaşlamasıdır. Sirolimus 1 mg lık tabletler halinde bulunur. Günde bir kere kullanılır. Kan düzeyleri ölçülerek kullanılır. Bir önceki ilaç alındıktan 24 saat sonra o günkü doz alınmadan hemen önce verilmelidir. Yani her gün saat 10 da ilaç alan bir kişi yine saat 10 da kan verip ilacını alacaktır.

Lymphoglobulin (antilenfosit, ALG) ve Thymoglobulin (antitimositglobulin, ATG)
ALG VE ATG poliklonal antikor preperatlarıdır, bunlar birçok farklı akyuvar tiplerine bağlanarak yokederler. Hem ALG, hem de ATG çok güçlü bağışıklık baskılayıcılardır. Dolayısıyla bu ilaçlar çoğunlukla kısa bir zaman döneminde bir kez (karaciğer transplantasyonunuzdan hemen sonra veya reddin tedavisi için ) kullanılır
Dozunuz kilonuza, kan düzeyinize, tıbbi durumunuza, laboratuar test sonuçları ve herhangi bir yan etkinin varlığına göre hesaplanacaktır. ALG veya ATG ile tedaviniz süresince transplantasyon ekibiniz diğer ilaçlarınızın dozajını değiştirebilir.
Yan Etkiler aşağıdakileri içerir, fakat bunlarla sınır değildir.
- Nefes alma güçlükleri
- Diyare, kusma ve bulantı gibi gastrointestinal sorunlar
- Serum hastalığı, örneğin ateş, titreme, deri döküntüleri, eklem ağrıları
- Düşük akyuvar (lökosit) sayımı
- Artan hemoraji riski
Daha uzun süren dönemlerde veya tekrarlanan ATG yada ALG kullanımı lenfoma gelişmesi riskini artırır.
Eğer gebelik ya da emzirme dönemindeyseniz bu ilacı almanın yararları, size , fetüsünüze ve bebeğinize vereceği potansiyel zararlarla karşılaştırılmalıdır. Gebe olduğunuzu düşünüyorsanız doktorunuz veya transplantasyon ekibinize hemen danışın.
OKT 3 (muromonab- CD 3)
OKT 3 , sadece T-hücrelerine bağlanan ve akut redde yol açan belli hücreleri yok edebilen monoklonal bir antikordur. OKT3, çok güçlü bir bağışıklığı baskılayıcıdır ve sadece kısa dönemlerde kullanılabilir. Bu yüzden OKT3 genellikle kortikosteroid tedavisine direnç gösteren bir akut red sürecini engellemek yada bazen transplantasyondan hemen önce veya sonra kullanılabilir. OKT3 normalde bir akut red sürecini tersine çevirmek için kullanılır.
OKT3, 5-14 gün süresince günde bir kez olmak üzere damar içi yollar alınır. OKT3 ile tedaviniz süresince transplantasyon ekibiniz diğer ilaçlarınızın dozajını değiştirebilir.
OKT3' ün yan etkileri aşağıdadır:
- Solunum güçlükleri
- Diyare ,kusma ve bulantı gibi gastrointestinal sorunlar
- Ateş, titreme
- Yüksek kalp hızı
- Akciğerde ödem (su toplanması)
Sıklıkla, bu yan etkiler OKT3 tedavisine başlamadan önce ilave kortikosteroidler verilerek azaltılabilir. Ayrıca hastaya tedaviden önce antihistaminik, paracetamol gibi ilaçla verilerek yan etkiler azaltılabilir. Bir çok hastada yan etkilerin çoğu OKT3' ün ilk birkaç dozunda ortaya çıkar.

İLAÇ KONTROL LİSTESİ
Aşağıdaki kurallar bütün ilaçlara uygulanır:
- İlaçlarınızı her gün aynı zamanda alınız.
- Daha iyi hissetseniz bile dozu hiçbir zaman kendi başınıza değiştirmeyin yada kesmeyin.
- Eğer kazayla önerilenden fazla bir doz alırsanız, doktorunuza hemen bildiriniz.
- İlacınızın sadece sizin için olduğunu unutmayınız.
- Etikette belirtilen son kullanma tarihinden sonra hiçbir ilacı kullanmayınız. Kullanılmayan ilaçları transplant servisine geri götürünüz.
- İlacınızı alırken ortaya yeni yada alışılmadık herhangi bir yan etkiden doktorunuzu yada transplantasyon ekibini haberdar ediniz.
- Doktorunuzun izni olmadan reçetesiz satılan ilaçlardan almayınız.
- İlaçlarınızı serin, kuru, ışık almayan ve çocukların ulaşamayacağı yerlerde saklayınız.
- Doktorunuz yada eczacınız aksini söylemediği takdirde ilaçlarınızı buzdolabında saklamayınız.
Hafta sonları veya uzun tatillere girmeden önce veya uzun seyahatlere giderken yanınızda yeteri kadar ilaç olduğundan emin olun.
Eğer hamilelik ya da emzirme dönemindeyseniz, bu ilacı almanın yararları, size, fetüsünüze ve bebeğinizin vereceği potansiyel zararlarla karşılaştırılmalıdır. Gebe olduğunuzu düşünüyorsanız doktorunuz veya transplantasyon ekibinize hemen danışın.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

İLETİŞİM FORMU

Name:
Email Address:

Put a website form like this on your site.
English French German Spain Italian Dutch Russian Portuguese Japanese Korean Arabic Chinese Simplified
.

Blog Lıstem